Ana içeriğe atla

Sülüklü Göl Kampı





İlgilenenler bilir, Kasım ayı doğa kampı ve fotoğraf çekmek için en uygun aylardan biridir. Başlıca nedenlerini, havanın genelde çok soğuk ve yağmurlu olmaması (hatta bu yılda olduğu gibi ılıman olabillmesi), bitki örtüsünün çok zengin ve rengarenk pastel tonlara sahip olması olarak sayabiliriz. Bizler de (Ben, İsmet, Ebru, Bora) Kurban Bayramı tatilinden et olmasa da doğa ve gezi ziyafeti ile faydalanmak için bir Doğa Kampı yapmaya karar verdik. Böylece Sülüklü Göl bir seçenek olarak karşımıza çıkıverdi. İnternetten sağladığımız malumat ve fotolar ile Sülüklü Göl' e giderek 3 günlük bir kampı planladık.  


Bora' nın  Balıkesirden biraz geç gelmesi ve benim eşyalarımı önceden hazırlamadığımdan dolayı Ankara' dan çok geç  yola çıkabildik. Amacımız hava kararmadan Sülüklü Göl' e varmak ve çadırlarımızı kurup, karnımızı doyurmak. Sülüklü Göl' e Ankara' dan iki şekilde gidilebilir. Birincisi (bizim yaptığımızı gibi) Ankara' dan otoyola girerek Akyazı' dan çıkarak Dokurcun' a gitmek. Diğeri ise Ayaş-Beypazarı-Nallıhan-Mudurnu üzerinden eski İstanbul yolu ile bilinen yoldan Dokurcun' a gitmek. Dokurcun' a saat 17:00 gibi ulaşabiliyoruz. Tahmin edileceği üzere hava kararmış durumda. Çabucak alışverişe koyuluyoruz. Edindiğimiz bilgiler kadarıyla Sülüklü Göl' de içme suyu, aydınlama ve tuvalet gibi ihtiyaçlar yok. Sülüklü  Göl' den Dokurcun' a inmek zorunda kalmamak için bu ihtiyaçlarımızı öncelikli olarak karşılayabilmek istiyoruz. İlk günün deneyiminden sonra ikinci gün tekrar Dokurcun' a inmek zorunda kaldık o ayrı konu :) 


Alışverişten sonra Dokurcun' dan ayrılıp Sülüklü Göl' e doğru yola çıkıyoruz. Dokurcun çıkışında sağ tarafta kalan Milli Parklara ait Sülüklü Göl tabelasından sağa doğru küçük bir yoldan tırmanmaya başlıyoruz. Karanlık olduğundan yolun doğa güzelliği hakkında birşeyler söylemek zor fakat burnumuza mis gibi toprak ve çam kokuları geliyor. Aynı zamandan kulağımıza da yol boyunca bize eşlik eden bir dereden akan su sesi. Yaklaşık 30 dk' lık bir yolculuktan sonra Sülüklü Göl' e giriş yapıyoruz. Zifiri karanlığı sadece aracımızın farları aydınlatıyor. Bu karanlıkta sağlıklı bir şekilde çadırlarımızı kurarak yerleşik hayata geçmemiz zor görünüyor.  


Zor da olsa orman ile göl arasında uygun bir yere çadırlarımzı kurup yemek hazırlıklarına başlıyoruz. İsmet' in evden getirdiği eti güzelce şişlere saplayıp bir güzel ziyafet çekiyoruz. Üzerine de yine İsmet' in semaveri ile demlenmiş güzel bir çay ve Bora' nın yaktığı kamp ateşi ile ısınıp günü noktalıyoruz. 


Sabah kuş sesleri eşliğinde uyandıktan sonra bulunuduğumuz yeri ve doğa güzelliğinin farkına varabiliyoruz. Sülüklü Göl etrafı tepe ve yamaçlar ile çevrilmiş olan ilginç bir göl. Berrak ve temiz bir suyu var. Büyük bir göl değil. Gölün kısa olan kıyıları kamp için elverişli diğer kıyıları engebeli ve kısmen yamaçlı bir yapıya sahip. Daha önce de belirttiğim gibi içme suyu, tuvalet ve aydınlatma problemi var. Buraya kamp yapmaya gelecekler bunları düşünerek gereken tedariği sağlamalılar. Biz içme suyu problemini Dokucundan aldığımız 20 lt damacana ve pompa ile çözdük, kullanım için gereken suyu da gölden sağladık. Tuvalet gereksimini ise en doğal yollardan gidermekten başka bir çare yok. Aydınlatma için bir kamp lambası ve el/kafa lambaları yeterli olacaktır. Fakat yola çıkmadan pillerini kontrol etmenizde yarar var yoksa benim gibi boşu boşuna yanınızda getirmeyin:) 


Sülüklü Göl günübirlik gelen piknikçilerin geldiği bir yer. Saat 17:00 kadar çevrede insan görebilirsiniz. Sonrasında ise sadece kampçılara ve balıkçılara rastlayabilirsiniz. Kamp ateşi için gereken odun ve kütük çevrede mevcut, bu durum bizi fazlasıyla memnun etti. 


3 günlük kamp boyunca vahşi bir hayvan ile karşılaşmadık. Geceleri çocuk ağlamasına benzeyen çakal yavrularının seslerini bolca duyabilirsiniz. Yine de yanınızda büyükçe bir bıçak/biber gazı gibi birşeyler almanızda yarar var. Kampta yiyeceklerin muhafaza edilmesi bir sorun. Bundan dolayı mümkünse bir buzdolabı ya da buz kalıpları ile desteklenmiş ve izole edilmiş büyükce bir kap alınmalı. Diğer bir sorun masa. Küçükte olsa katlanır bir masa hayati bir öneme sahip. Biz akıl edemedik maalesef. Fakat fotoğraflarda görüleceği üzere bir çözüm bulmaya çalıştık. İki boş yağ tenekesinin üzerine sebze/meyve kasasını ters çevirerek yerleştirdik. Alın size masa.. Dokurcunda alışveriş yaparken yurdumun köylü kurnazı esnafına da dikkat edin derim.


Sülüklü Göl sesizliği ve dinginliği arayanlar için 1, 2 günlük kamp yapılabilecek güzel bir yer. Bence daha fazla kalınmasına gerek yok. Orman içlerine doğru ya da tepelere çıkan patikalara yürüyüş yapılabilir. Fakat bunlar 2 günde tamamlanabilecek aktiviteler. Dönüşümüz eski İstanbul yolu üzerinden (Mudurnu-Nallıhan-Beypazarı-Ayaş) oldu. İki tarafı ormanla kaplı virajlı yollar ve tepeler eşliğinde otoyoldan çok daha keyifli..

Yorumlar

  1. selam dostum öncelikle güzel bir sunum olduğunu belirtmeliyim.
    eklemek istediğim bir kaç şey var.
    birincisi su ihtiyacının temini konusunda.su, dağ yoluna girmeden son yerleşim olan Dokurcun beldesinden sağlanabileceği gibi göle arabayla 5 dakikalık mesafede olan doğal kaynaktan da sağlanabilir.kaynak suyu soğuk ve kesinlikle çok lezzetli.burada dikkat edilmesi gereken durum dikkatli bakılmazsa kaynağın gözden kaçabileceğidir.kaynak,kampa,arabayla 5 dakika yürüyerek ise yaklaşık 15 dakika mesafede bulunuyor.(yaz mevsiminde su oluyor mu bilmiyorum,fakat kasım ayında var.)dağ yamacına saplanmış bir borudan akıyor.
    ikincisi kamp yeriyle ilgili.seninde dediğin gibi karanlıkta yolun bizi göl kenarına kadar götürdüğü yere kadar gidip kamp atmıştık.ve yine senin dediğin gibi sabah kalktığımızda gölün güzelliğini ve dinginliğini fark etmiştik.bununla birlikte fark ettiğimiz bir diğer şey ise kamp attığımız yerin ayakaltı bir yer olduğuydu.akşam karanlıkta yolun bizi götürdüğü ve çadırlarımızı kurduğumuz yerin,aslında göle araçla inilen tek yer olduğunu anlamamız biraz sinir bozucuydu.balıkçılar,günübirlikçiler ve hatta bir kaç saat için bile gelenlerin uğrak yeriydi çadırlarımızı kurduğumuz alan.(buna gece kafayı çekip nara atmaya gelenleri ve saçma sapan müzikleri dinlemeye gelenleri de dahil edebilirsiniz.)kısacası gölün uğrak yerine kamp kurmuştuk.kamp yerini değiştirmedik.fakat benim tavsiye edebileceğim kamp alanı bizim kurduğumuz yerin tam karşı tarafıdır.göl le geldiğinizde bir kapı göreceksiniz tahtadan yapılmış.bu kapı açık duruyor.biz akşam karanlığında geldiğimizde yolu takip etmiştik.fakat kapıdan girip hemen sağa dönünce göl sol tarafınızda kalıyor.burası da kalabalık bir alan.burada durmadan 200-300 metre daha devam edince sağa dönen ilk virajın sol tarafında araba park edecek bir boşluk var.yolun gidiş yönüne göre arabayı bırakıp,sol tarafa bir kaç dakika yürüyünce,çok güzel bir kamp alanı var.gürültüden uzak ve sakin.benim önerebileceğim en iyi yer burası.
    eklemek istediğim bir diğer bilgi ise yürüyüş parkurlarıyla ilgili.Göl'ün çevresi dağlarla çevrili.buradaki en güzel yürüyüş parkuru,Gölden dağların içine uzanan vadidir.diğer yollar genelde sıkıcı dağ yolları ve yerleşim bölgelerine inen dağ yoludur.(tabi bunlar keşfedebildiğim kadarıyla)gölü esas alırsak en iyi parkur bu vadi.ne var ki bu parkurdaki sorun ise epeyce zor olması.vadi çok derin olduğu için sürekli bir çıkış gerekiyor.boyu 2 metreyi aşan büyük ve kaygan kayalar tehlike arz ediyor.teçhizatla çıkmak daha güvenli.vadi kenarlarından giden yollar,vadinin derin ve dar olmasından kaynaklı olarak parçalı ve dik.("hadi biraz macera yaşayalım" türünden gezintilere pek uygun değil.)kısacası keşfedilmeye değer parkur. yer.
    not:geceleri silah bol miktarda silah sesi geliyor göl civarından.yeterince şanslıysanız bizim gibi vurulmadan dönebilirsiniz.
    not:vahşi hayvan maceralarının bir çok doğal alana göre yüksek olduğu bir yer.)

    YanıtlaSil
  2. Dostum, blogdan fazla yorum yazmışsın:P soLPedal' ın (Bora) ifade ettiği şeyler tümden doğrudur dostlar, hazırlıklarınızı bunlara göre yapın.. Pedalın yumuşak olsun, soLPedal..

    YanıtlaSil
  3. gerçektende ne kadar uzun yazmışım.neyse...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder