Ana içeriğe atla

Likya Yolu Yürüyüşü (Patara - Kalkan)

Gecikmeli olarak, 08.00 gibi Fethiye otogarına varıyoruz. Otogardan su ikmali yaparak yarım saat sonra kalkacak olan ve bizi Patara yol ayımında indirecek olan Antalya otobüsüne biniyoruz. Yaklaşık 45 dakikalık tıkış pıkış bir yolculuktan sonra Fethiye-Kaş yolundaki Patara yol ayrımında iniyoruz. 2 sene önceki bisiklet turundan hatırladığım kadarıyla, Patara’nın yerleşim birimi olan Gelemiş beldesine 7-8 km yakın bir mesafe var. Biz antik şehir/yerleşim birimi ayrımı yapmadan, yöre halkının kullandığı gibi, Patara olarak diyeceğiz buralara bundan sonra. Rota üzerinde olmadığından, zaman kaybetmemek ve de bu mesafeyi pek yürümek istemediğimizden, yerel dolmuşlara binmek istiyoruz. Fakat yol ayrımında bulunan marketin dediğine göre, turizm mevsimi henüz tam açılmadığından çok ama çok seyrek geçiyormuş dolmuşlar. Biz de dolmuşu beklemeden Patara’ya doğru yürümeye başlıyoruz. Patara’ta yaklaşık 2 km kalmasına rağmen gelen bir dolmuşa atıveriyoruz kendimizi. Patara’da kahvaltı ve malzeme tedariki yaptıktan sonra başlıyoruz rotamızı örmeye…

Likya yoluna girebilmek için Patara’nın girişindeki Mehmet Otel’e kadar yürüyüp hemen yanındaki yoldan yukarı doğru gidiyoruz. Biraz yürüdükten sonra sağımızda Sema Otel’i ve mis kokulu limon ve turunç ağaçlarını görüyoruz. Hemen akabinde işletmelerin yaptığı ahşaptan “Lycian Way” tabelası karşımıza çıkıyor. Tirgil dostumuzdan edindiğimiz bilgilere göre rotamıza hemen ilerde görünen İnce Otel’in yanından bağlanmamız gerekiyor. Ki öyle de oluyor. İnce Otel’e gelmeden sağ tarafımızdaki yolda bulunan ağaçta kırmızı-beyaz paralel işaretleri görür görmez yola sapıyoruz. Biraz ilerde kocaman taşlardan oluşan bir kalıntının sağından ilerledikten sonra “official” Likya Yolu tabelaları karşımıza çıkıyor. Küçük bir not: Patara’dan Likya Yolu rotasına bağlanmak isteyen yürüyüşçülerin Mehmet Otel’i ve sonrasında da İnce Otel’i bulmaları yeterli olacak.


Tabelalara göre Kalkan’a iki yol var: Delikkemer ve Yalıburun üzerinden. Biz Delikkemer tarafından gidiyoruz. Zira Yalıburun yolunun tehlikeli olduğu konusunda önceden uyarılmıştık. Çift taraflı zeytin ağaçlarının olduğu, yumuşacık, toprak bir yoldan ilerliyoruz. Tam moda girmişken sol tarafta ince bir patikayı gösteren işaret görüyoruz. Biraz mola verdikten sonra bu patikadan devam ediyoruz. Aman dikkat edin, bu işareti kaçırmayın! Yoksa bir miktar zaman kaybı ile geri dönmek zorunda kalabilirsiniz. Bu şirin ince patika bizi bir miktar tırmandırıyor. Biraz yükseldikten sonra tepe noktasından görünen Patara kumsalı manzarası ile ödüllendiriliyoruz. Buradan sonra yol biraz genişliyor ve yeşillenmeye başlıyor. Görünen o ki yavaş yavaş orman içerisine giriyoruz. Yol müthiş, kendi sesiniz haricinde sadece ormanın ve rüzgarın sesini duyuyorsunuz. Yolda kocaman bir yaban domuzu kafatası görüyoruz. Hatta akabinde kocaman bir yaban domuzu leşi! Hayvancağız ağacın iki büyük dalının arasına sıkışıp kalmış ve burada ölmüş olmalı. 



Ormandan devam eden yol bir ara köy yoluna bağlanıyor sonra tekrar orman içerisinden devam ediyor. Yolda kırmızı-beyaz işaretlerin yanı sıra, daha önceki yürüyüşçülerin üst üste koyduğu taşlar (babalar) da sizlere çok yardımcı oluyor. Bir ara ince ve yüksek çalıların olduğu bir yoldan giderek iniş ve akabinde çıkış yapıyoruz. Sonrasında karşımıza çıkan çeşmede mola vererek fotoğraf çekiyoruz. Bu noktadan sonra sol tarafımızda, epeyce aşağıda Antalya-Fethiye yolunu ve onun da aşağısında bulunan seraları görüyoruz. Biraz devam ettikten sonra yol bizi mucur bir yola indiriyor. Neyse ki çok ilerlemeden yol tabelaları görerek hemen Akbel yönüne, Delikkemer’e doğru ilerliyoruz. Ve Delikkemer tüm ihtişamı ile karşımızda.


Yolculuğa çıkmadan önce en çok görmek istediğim yapılardan biriydi bu tarihi su yolu kemeri. Burada da bir mola verip, bol bol fotoğraf çekerek güzel manzaranın keyfini çıkarıyoruz. Öğle vaktine yakın bir saatte Patara’dan yola çıkabildiğimizden bugünkü hedefimizde Akbel var. 16.30 gibi tekrardan yola koyuluyoruz. Su kemerinden sonra yol bir anda inceliyor ve sıkı bir makinin içerisinde buluyoruz kendimizi. Yaklaşık 3 km bu şekilde gidiyoruz. İşin garibi yol o kadar uzun geldi ki bize hiç bitmeyecek zannettik! Bu arada ilk gün için uzun bir şeyler giymemizin doğru bir karar olduğuna kanaat getiriyoruz. Hafif bir eğimle epeyce bir mesafe inişten sonra araç seslerinden Antalya-Fethiye yoluna yaklaştığımızı anlıyoruz. Biraz daha gidiyoruz ve neyse ki patika normalleşiyor. Saat 18.00 gibi kara yoluna varıyoruz. Likya Yolu yolun karşısından devam ediyor fakat biz bugün Kalkan çıkışında, Bezirgan rotasının başlangıcında bulunan sarnıçta konaklamak istiyoruz. Bundan dolayı Kalkan’a kadar yürüyüp, zamanımız kısıtlı olduğundan sarnıca taksi ile gitmeye karar veriyoruz. Saat 19.00 gibi sarnıca varıp, hava kararmadan yandaki çardağa çadırlarımızı kuruyoruz. Küçük bir ateş yakıp bir yandan çayımızı demliyoruz diğer yandan da marketten aldığımız malzemelerle sandviçlerimizi yapıyoruz. (Sarnıcın 300m aşağısında market mevcut, sarnıçta konaklayacaksanız buradan malzemelerinizi alabilirsiniz) Hemen yanı başımızdaki kangal köpeği dostumuzun havlamalarına aldırmadan ilk gün yorgunluğunun etkisiyle olsa gerek çabucak uykuya dalıyoruz.


Rota:


Yorumlar